Blog Listem

9 Ekim 2009 Cuma

İki Büyük Yürekten ,Bir Minik kalbe....

Aslında hayat mutluluktan ibaret...
Mutlu olmaya çalışmak....Mutlu etmeye çalışmak...Mutlu düşünmek herşeyi...
Ne kadar çok yorsa da bizi yaşam, peşine taksa da, pozitif ne varsa görmezden getirip umursatmasa da,bir tatlı kelam,bir küçük bakış,bir incelik,minik ama güzel bir selamda gizliyor kendini....

Bugün gayet olası bir iş günüydü işte...
Bir güneşli sabahtı belki ...
Bir kocaman koli ile karşılandım kapıdan....
İçinden heyacan,masumiyet,tebessüm,çocukluk ve paylaşım çıkan....
Minik meleğe,benim gönlü büyük arkadaşlarımdan "dünya hoş bir yerdir"hediyesi...
"Ayağının altında müzikler çalınır, dünya rengarenktir her yandan bir heyecana çıkılır ,hayvanlar güzeldir,aynalar özeldir,istediğin herşeye uzan ve yakala hayatını" diyen....



Ve ben bugün dünyanın en mutlu insanı oluverdim işte...
Hayatı biraz emek,biraz paylaşmak,daha çok mutlu etmek olarak gören canım arkadaşlarım yüzünden...
Miniğim daha sabırsız sanki şimdi , annesinin sevincinii hissederek heyecanlanırken,uzanıverip dokunacak gibi oyun halısındaki ilk arkadaşlarının her biri ona el sallarken...
Ve

Sinem' im sana hayatımda her zaman en güzel yerinde durduğun , kocaman kalpli, hep başkalarının iyiliğini düşünen,muhteşem yürekli bir dost olduğun....
Seher' im sana ,(dün bugün başıma gelecekleri bilmeden kendine de söylemiştim ) hayatı işte hep bu pencereden yaşadığın,her zaman yaşamın güzel yanlarını ve bu karakteri taşıdığın için...
sonsuz kere teşekkürler...
Bugün bin kilo çikolata yemiş kadar oğlumu ve beni keyfettiniz....
Sizi çok seviyorum...
09.10.2009

5 Ekim 2009 Pazartesi

Zamanlı Doğum....

Zamanlı doğum

Perihan Mağden /Radikal Gazetesi 27/03/2005
Radikal Cumartesi'de Ayça Şen'in kendi doğumuyla ilgili yazısını okudum ve korkarım, tarumar oldum.
Altı adet jinekolog değiştirmiş normal doğum yapabilmek için ve sonunda sezaryene bağlamış paracı doktorların dediği olmuş! Hem nasıl yaralarının kapanmasını beklerken (zira 'normal' doğum değil sezaryen; bir nevi ameliyat bildiğiniz üzre: vücut jjjjt diye kendi kendini toparlayamıyor) ilk anneliğinden, sağlığından çalındığını düşünmekteymiş- ki, öyle.
Bir de bu 'anormal' doğumların post-natal depresyona (doğum sonrası ruhsal çöküntü) nasıl daha vahim neden olduğundan filan söz etmekteydi ki, ben de çöktüm az biraz. Ama beni en çok; sezaryenle zart diye anne karnından kesilerek alınan çocukların ciğerlerinin tam gelişmemişliğinden; bu Sonsuz Sezaryen Çocukları'nın yuvalarda çabucak yorularak, hırıltılı nefes alarak, soluk bet benizleriyle nasıl da ayırt edilebildiklerinden dem vurduğu satırları mahvetti.
Diyelim benim gibi sabaha karşının dördünde doğan insanlar yok artık. Tüm bu Sezaryen Bebekleri gündüz: on, on bir, on iki, bir tarzı Sosyete Jinekologları'nın tenise, Gökkafes'te öğlen yemeğine vs. vs. (ne halt yiyolarsa artık o kırdıkları paralarla) yetişebilecekleri saatlere uygun verilmiş 'randevularla' dünyaya getirildiğinden-
Kimsenin burcu da yok artık. Sezaryen Bebekleri'nin burcunun önemi yok. Zira bu bebekler kendi istedikleri saatte, biyolojik zamanlamaları DOĞA tarafından yapılarak filan doğmadılar ki. Sezaryen müptelası işini (ziyadesiyle) bilir bir jinekoloğun tespit ettiği erken tarih ve ona uygun zaman diliminde anne karnından koparılıp alındılar zira.
Ben 33 yaşında doğum yaptığım için ve de gestasyonel (hamilelik) diyabeti gibi aslında hiç de atla deve olmayan bir koşuldan mustarip olduğum için; pek tanınmış, pek kazanan, sizi odasına almış olduğunuz randevu saatinden bir buçuk saat sonra filan kabul edebilen 2 adet iğrenç ERKEK jinekoloğu sezaryen ısrarcılıklarına terk edip şahane bir kadın jinekoloğa geçmekte tereddüt etmedim. Ve de bu iki hödüğün 'yaşlı anne' (bu yaş Amerika'da doğum için çok 'normal' ve kimse otomatikman sezaryene filan alınmıyor) 'gestasyonel diabetli anne', 'kilolu bebek olasılığı', zart zurt teorilerine pabuç bırakmadım. O kadar!
Zira sizi sezaryenle doğurtmak için daima süper bir nedenleri, şahane bir risk haritaları vs. var. Aslında her halt psikolojik. Sizi bi güzel korkutuyorlar. Siz de onların istediği gün ve saatte kuzu kuzu kesilmeyi, sezaryenle doğurmayı yani, kabul ediyorsunuz.
Kardeşim ben normal doğum yaptım. Kızım onların ideal sezaryenleme tarihlerinden 10 gün sonra dünyaya gelmeyi tercih etti. Ben de iftihar ettim: karnımda rahat ediyor, daha orada kalmak istiyor, üstelik Kova burcu doğmaya kararlı- diye. İdeal kiloda doğdu.
Ben anında ayaklandım. Zira 'normal' doğum normal bir şey. Anında ayaklanıp bebeğine bakmaya başlıyorsun. Kızımı doya doya, daha doğrusu doyura doyura emzirdim. Şu ya da bu afaki nedenle bebeğini emzirmeyenleri de anlamıyorum. Zira anası tarafından emzirilmiş bebekler gerçekten daha ruh ve beden sağlığı yerinde, güvenli, şen bağımsız vs. vs. çocuklar oluyorlar- Bu da kesin.
Hayata 'tamamlanarak' başlamak ayrı; ayrı gayrı bırakılarak, eksik, ihmal edilmiş, o ilk hazzı tatmamış, bağışıklık sistemini şahane bir şekilde anacığının sütüyle inşa etmemiş başlamak apayrı. Bir de doktorunuzu ve herrrr haltınızı seçerken şunu düşünün: "Ben bu insanla aynı kitapları okuyup aynı dili konuşup aynı lokantalarda yemek yiyip aynı insanlardan hoşlanmıyorsam, benim bu kıro yaratıkla işim ne?" İşiniz olmasın timsahlarla yani.
____________________________________________________________________
Ebru Başköylü / 05.10.2009
Niye mi gönderiyorum bu yazıyı...Çünkü 8 aylık hamile ben birşeyleri normal hale getirmek için anormallikleri benimsemiş ülkemde savaş vermek zorunda bırakılıyorum.
İsteğe bağlı sezeryan ile yukarıdaki tüm negatiflikleri kabullenerek sistemi kolaylaştıran anneler alınmasınlar!
Ama biz bu işin doğasından uzaklatıkça,birşeyin zorun hallerde kullanılma ihtimalini keyfimizle uzlaştırdıkça, düzende bizi kesmeye odaklanıyor.
Normal doğum teknikleri gelişmiyor,acısız ama yaşanılası bir doğum için şartlar oluşmuyor,korkusu olan anneler için ücretsiz kurslar, terapiler açılmıyor,babalar tıbbi konulara daha az dahil ediliyor.Sistem Türkiye nin her olası gerçeği gibi yine en sömürgeci hali ile işliyor.
Sömürülen anneler sömürge çocuklar olarak.
Oysaki elbette bugün bebeğimizi sağlıklı kucağımıza alabileceğimize, bir sonraki aşama olarak sorunsuz doğum yapabilceğimize sezeryan ameliyatları sayesinde güveniyoruz.
Gününü doldurmuş bebeğin anneye üzerini düşen vazifeyi yaptırmış olduğu safhada, artık tıbbi müdehale gereksinimine ihtiyaç varken veya çok öncesinden bir problem neticesinde yine meleklerini sıhhatli bir şekilde dünyaya getirme hakkına sahip anneler için gerek görüldüğü halde, çoğu kez biz acı denen dünya olgusunu yitirmek,o ilk annelik heyecanını,o hazzı, yaşanacak ilk güzel günleri rahatlıkla geçirebilmek lüksünden mahrum kalıyoruz.
Bende bu sebepler ile şeker gibi doktorumu zihniyetinden ötürü değiştirmek,onuda düzene teslim etmek zorunda kaldım.Elbette şu anda kesin olmayan bir normal süreci yaşamak,bu şansımı saklı tutmak için....
Benim kaoslara meyili,herşeyi anormalleştirmeye,tuhafça pratikleştirmeye,sömürgeleştirmeye meraklı ülkem,umarım yaşayana da yaşama hakkı olana da saygı duymayı öğrenir,böyle büyür böyle şekillenir.
Türkiyede umut fakirin ekmeğidir.
Ebru Başköylü