Blog Listem

20 Ocak 2011 Perşembe

Artistlik yolunda ilk adım :) 20.01.2011 (Posta Gazetesi)

Ve Rüzgar Manşetlere düştü!!!!

Hihi...
Buda günün süprizi...

Sümeyya teyzesi aylar evvel illa Posta ya bizde gönderelim bir resmini Rüzgar ın diye tutturduğunda mırın kırın etmiştim...

O gün yaklaşık 6 aylık olan Rüzgar dan bir resim çıkaramayınca bu resmini bir yerden kesip biçmiştik...

Şimdi görünce sapsarı kabak kafasını diyorum amma da büyümüş....

Güzel bir anı oldu teşekkürler Sumeyya teyzesine...


En güzel çocuklar yazmışlar amma en güzel çocuk kendininkisidir dünyanın her annesine...


Herkesin en güzel çocuğuna öpücükler...


Ebru





17 Ocak 2011 Pazartesi

İstanbul'dan kaçış / 08.01.2011

Bu sene Cumaya denk gelen yeni yılla birlikte geçtiğimiz seneden kalan bir haftalık iznimi alınca yeni yıla bir sonraki hafta evde olmanın rehaveti ile o kadar ferah ve kafam rahat girdim ki,yeni senenin nasıl girdiysen öyle devam edeceği rivayeti doğru çıkıyorsa şayet, beni güzel bir yılın beklediğini söyleyebilirim.
Yılbaşı gecesi yaklaşık 25 kişi toplanıp Almanyadan Rüzgarın tabiri ila a-tül (Aytül) teyze ve abici ile (Akın abi :)) kocaman bir aile eğlendik,herkesin bir meziyetini sergileyerek oluşturduğu muhteşem sofra ile habire yiyerek geçti :)
Çekilişimiz sonucu Rüzgar annesinin yardımı ile Handan Teyzesinin evine süsler,babası Rüzgar a dürbünlü kitap ile kışlık ilk botları, annesi de teyzesine parfüm aldı.
Hediyeleşme anı süperdi,ortalık bir anda paketlerde doluverdi.
Rüzgar tabiki kalıbalıklara aşık bolca da minik abisi ve ablası olduğu için kudurukluğun dibine vurmuş mutlu bir bücürük misali oradan oraya koşturdu.
O günden sonra çok güzel bir hafta geçirdik.Babamızın işlerinden hafta içi bir yere gidemesekte biz zaten tadını hiç çıkaramadığımız evimizde,kah araba atlayıp dışarıda,Rüzgarla başbaşa akşam babasını bekleyerek oyun oynayarak,birlikye uyuyarak birlikte öğrenerek hergünü öpücüklerle
özlem gidererek geçirdik.

Cumartesi gelip çatınca artık gezme günüydü.Bir gün önce Yalovaya kaplıcaya giden Yılbaşındaki kalabalık kafileye Cumartesi sabah 6 da yola çıkarak bizde katıldık.
Yalovayı yalnızca limandan sonra başka şehirlere geçerken kendini tam oturtamamış bir ara şehir gibi düşünürdüm.

Meğerse Yalovanın Güney tarafında Armutlu,Çınarcık,Narlı istikametinde denize münhasır Gemliğe uzanan her birini kardeş köy seçtiğim ne kadar güzel anadolu güzergahları ne ormanlıklar,ne muazzam evler armış.

Bayıldım...bayıldımmm...
İstanbula karşıdan bakan bu kadar bakir köyler,yerler varmış inanın nefes aldım...

Otelimiz,eksiği gediği fazlaca ama söylemeye kıyamacak kadar sıcak çalışanları olan ormanın içine gömülü,gönlü açık , yemekleri lezzetli bir 3 yıldız oteli....

Tavsiye üzerine gittiğimiz,yalnız değilde kalabalık bir grupla bence daha güzelleşek cinsinden hava değişimi için uygun bir kış yeri...

İsterseniz orman içinde doğal yaşam odaların da kalmak mümkün...

Ama henüz otel odasına ancak hükmedebilioken bu evlerde sizi unutma ihtimallerini göz önünde bulundurmak şartıyla :D

Civarda hiç yerleşim yeri yok.Orman Orman Orman




Çiçekler,çiçekler,çiçekler....


&



Annesinin odanın her köşesini keşfe çıkan,ilk adımlarının keyfini çıkaran,yaramazlıktan şaşırmış,hatta şaşı çıkmış evimizin tatlı balığı :)




İlk gün kahvaltının ardından hemen Kaplıcaya havuzlara...

Dumanı üstünde tüten cinsten...

Rüzgar,annesi,anannesi,babaannesi,duggu teyzesi,elif,pelin abbası,handan,figen,happız (hafız),nuran teyzesi ile doğru kadınlar kısmına...


Sıcaklığı daha uygun olan çocuk havuzunda,yanakları al al olmuş,o yakamızı bırakmayan hastalığının buhar ile gevşettiği mümükleri ile Rüzgaaar...


Bize yalnızca 15 dk lık kür sonra biz odamıza uykumuza...


Öğlenden sonra ananesinin devralması ile önce masaj sonra hamam sefası...


Hep beraber akşam üstü çayı,


Rüzgar mütemadiyen oyun odasında sevinç nidaları ile...


Rahatlayan belleğimiz,bedenimiz ve muhabbetten gönüllerimiz mutlu...


Resim yok...Bu hengamede ne yazıkki sulu münasebetlere dahili zor olduğundan unutuldu....



O nedenle akşama geliyoruz dosdoğru...


Rahatladık keyiflendik,giyindik kuşandık uzunca bir masa yemeğe indik...


Akşam canlı müzik eğlence var...Dediğim gibi yemekler lezzetli,ortam çalışanlar keyifli...


Balık,organik sebzeden yemekler,mezeler....



Kütükten hemşehrim Karadenizli bir piyanistle gerçekten adamın kanını kaynatan solisti Furkan...


Dökülen kurtlar,Trakya kanı taşıyan yerinde duramayan bizler,ağzına kadar dolu salon,eğlence eğlence...



Resmen tüm kurtları bıraktık o gece...


&

&


&


&

&
Benim tatilde en sevdiğim öğündür kahvaltı...Hatta genelde de ole...
Yeni bir günü müjdeler,hafiftir,muhabbetide vakit varsa uzun sürer...
Tabi Rüzgar da benle aynı şeyi düşünürse keyfimize keyif katar...


Ama yemek dışında herşeyle ilgileniyorsa gelsin aklıma tüm pozitif öğretiler,dilime ya sabırlar :)


Kahvaltıdan Rüzgar ı da yanımıza alıp ,son bir havuz sefasını yapıp,öğleye kadar uykumuzu da alıp Rüzgar a öğle yemeğini de yedirerek koyulduk yola...
İki araba istikamet Kıyıdan Armutlu Gemlik,sonra da bir çeşhur köfte uğruna İznik...

Yol boyu nefis manzaralar ardından Gemlikten çıkıp İzniğe dönerken o tenha yolda zeytinliklerinden yaptıkları tazecik ürünleri ile yolkenarında tamda gölün karşısındaki yaşlı amca ile teyzenin mekanında mola verdik.



&


&




Sattıkları kadar doğal mizaçta,yüreklerine hiçbir siyahilik değmemiş pürüpak anadolu insanı...
Ve yaşamlarından manzaralar...
Çocukluğumuzun kefeleri,eski zeytin kavanozu,yağ şişeleri,içinde yetişebilcek ne varsa bahçeleri...



&


Cebime köfte ile yemek için helalinden acı ama çok tatlı görünen biberlerden koparıp attım.

&


46 km ekstra kat ederek geldiğimiz İznikte gerçekten bayağı gelişmiş bir tarih ilçesiydi.Gölü manzaralar,tarihi surlar düşünceler yaratıyordu..
Ama karınlar açtı...Beklenen an gelmişti...Tavsiye ile geldik Köftesi Yusuf diye bir yere....
Tek kelime ile muhteşemdi...
Zeytinyağında salça,kekik,kızartılmış köy ekmeği,köftesi,tatlıları,yayık ayranı...
Gidin ve yiyin derim..Bir kere daha olsa yine 46 km giderim :)



Fazla foto yok neden...
Bana bir hafta iyice alışan Rüzgar ın kucağımdan inmemesinden,bir de yemekte fırsat bulup hiç aklıma gelmemesinden...
Taki karnım doyupta tatlılara geçene kadar..
İnsanlardan İstanbul dışında bizim burada harcadığımız komik rakamlarla orada saltanat sürüyorlar...Bizim adımıza üzüldüm...
Heh tamda restoranın karşısından oyuncakçı olunca...




Yine eve elimde beyefendinin bir oyuncak kutusu ile döndüm.
İznikten ne aldın derseniz kocaman bir zıplama topu...
Sanki bir hafta geçirmiş gibi gelen hem büyük hem çekirdek ailem hemde bal bademle hariak bir hafta sonu...
Artık gezmelere başlayabilirmişiz,meğer bizim tatlı kuzumuzda keyfimize ortak olacak kadar da büyümüş buda ayrı bir konu...
Herkese keyifli gezmeler...
Ebru...