Blog Listem

30 Mart 2011 Çarşamba

En Son Sömürge Çocuk...



Ortalık testere filmini andırıyor, haberler yığılmış durumda kan kırmızı.




Kala kalıyorum her sabah tünediğimde internet haberlerinin başına ve


yalnızca bir kaç görselden ulaşmaya çalışıyorum içimdeki acıya...




Kiminin babası tarafından kaçırılıp ta annesi buluna dek emanet ettiği aile tarafından öldürülmesine, kiminin 9 yıllık pembe düşünün boyunun iki katı bir tende kirletilmesine, yalnızca şahit oluşundan ötürü bir diğerinin ölmesine, öbür şehirde birinin parçalara bölünmesine, güzeller güzeli ülkemin bir insan mezbahanesine dönmesine kalakalmışlıklar içinde korkular biriktirerek bakıyorum.




Nereden tutayım veya hangi köşeden girizgah yapayım ki ?


Siyasetçi olup ahkam mı kesseyim,anne kalıp yalnız göz yaşı mı dökeyim,sistemlerde sıkışan gidişata lanet mi edeyin, ilk bulduğum örgüte girip sivil eylem mi edeyim?




Nereden alsam sorumluluğu biraz üstüme, seyir vaktini tamamlasam da icraat mertebesine hangi yoldan gelsem, kuvvetim ne aşamada yeterlidir bir kıvılcım için, güçlenmek bireysel olarak bir olguda dur demek isteyenlerle bir araya gelmek midir ?Nasıl koysam takkemi önüme ne yazsam,ne çizsem?




Ünlü bir muzayede de milyon dolarlık kıyafetleri ile boy gösteren sosyetik ev hanımları mı kurtaracak hiç bilmedikleri bir dünyanın halini, yada savaşını bazen kendi ile bazen düzen ile çetrefilleşmiş 19 yaşındaki öğrenci mi?




Düşünüyorum da dün markette annesinin kucağındaki ayakkabısız bebeğin gözlerini kapatmış şapkası, elini kaldırıp düzeltemiyor diye içimi ezerken,bir anne den fazla kimse doğrudan hissetmiyordur diyorum bu trajedisi dibinde sahneleri...




Bir yol bulmaya çalışınca vicdani dürtülerimin beşiğinde karıncalaşınca beynim,


Bu karma karışık sistemin, yapılmış iyi yada verimsiz ama ne yazıkki sonuçları yetersiz projelerin, hiç bir şey ifade etmeyen Çocuk- aile sisteminde devlet müdahalesinin veya kapısından girildiğinde cehennem olduğunu bilsem dahi sınırları beni kuvvetsiz bırakan düzenlemelerin neresinde duracağımı çıkaramıyorum.




Haberler ardı ardına çoğalırken,kollarımda herşeyin en güzeli ile karşılaştırmayı ve karşılaşmasını istediğim bir evlat büyüyorken bazen korkularımdan o masum yüzüne bakamıyorum.




Yapabileceklerim köküne asla inemeyeceğim çözümlere götürürken beni; öğretim için değil eğitim için açığı bulunan neferlerce memleket insanımı tek tek bulup, matemetiği değilde daha hamur halinden insan olmayı,yaşayan,yada yaşamayan herşeye saygı duymayı öğretsem. Çok yoruyor beni bu masanın başında durmak bu aralar,düşünmekten aslında daha çok izlemekten çok yoruluyorum...


Cidden,"En son sömürge Çocuk"



Ebru

Çocukla Yaşayan Mekanlara Gidiyoruz...





Hazırlarken bolca yardımına başvurduğumuz bir fikir adası vardı,Rüzgar ın odası güzel bir kalemin dilinden




28 Mart 2011 Pazartesi

.....HaVaLaR ıSıNıRsA....



Hep üstünde düşündüğüm bir mevzu var ki sonu beni Rüzgar benimle evde olasaydı çok daha az farklı ortamlara dahil olucaktı tezine götürür.




Çünkü 10 seneye varmış çalışma hayatından ev hayatına geçen annenin Gün,eş,komşu,ahbap olgusunu oturtup yaratılmış plan projeye dahil olması uzun süreceğinden...




Sefa Saygılı nın kitabında okumuştum,nöronlar,bebeklerin beyninde sürekli çoğalan hücreler,çoğalmaları gerekli ama faydasız,faydası nöronlar arası iplik ağı bağlantısı,hergün her yeni uyaranla çoğalan bağlantılarla zeka!bilebilirlik,yapabilirlik!




Uyarılmanın en kuvvetlisi,farklı insan yüzleri görme,sonraki farklı sesler işitme ve sonra farklı şeylere dokunma,yani aktif hale getirilmiş duyular...




Lafın özü buradan geliyor belki 'Çok gezen mi bilir çok okuyan mı?'Çok gezen daha çok uyarılan daha sık keşfeden...




Ananesi,dedesi ,bu kış ta teyzesi de evde olunca Rüzgar ın, çevremizde bilenler bilir her gün bir iki saatini bir yerde geçirmiştir,


Kah hava güzelken dayının atlarına bakmaya,kah pelinle zeyneple kahkaya atmaya,kah serbest oynayacağı aktivite merkezlerine,hiç olmadı hemen altkata Fatmanur ve Rabia ile kudurmalık saatlere gitmiştir.




Ben biraz çingene tavuğu tabirine yakışır girişkenliğini bu hale veriyorum, insanı sevmeyi insanla içiçe olma şansı var olduğu için öğrendi bunu çok iyi biliyorum.






Amma velakiiin,bahar başka...Yaz değil kış değil o İlk bahar varya o bambaşka...




Cumartesi sabah oyun grubumuzun toplanamayışını, annanesinin de inatla kimseyle program yaratmayışını fırsat bilen balık öğle yemeğini takiben evinin önüne çıkar...




Turuncu tekerlekli atına biner etrafa sevinç çıklıkları saçar,






Parka ulaşır ulaşmaz arkadan itme bisikletli metezoru ile istediği tarafa gidemeyen Rüzgar dosdoğru gerçek bisiklet bellediği ilk selesi olanının üstüne çıkar...




Ondan iner derhal tattıravalleye biner,koşar koşar gelir,birisini öper yada kolundan tutar getirir,




Merdivenlere çıkar,iner,çıkar,kayar,tekrar çıkar geri iner,




Tersten çıkar çıkamaz,Anneciiii der,anne çıkarır kayar geri iner,başka der bir daha çıkar bir daha iner böyle bıkana kadar uzar gider...






Anane arar,teyze arar,bahçe fuarındayız der,Pelin geliyor der,Zeynep var der anne caymaz,Rüzgarın günüdür kendine diğer annelerin yanında yer açar...




Salıncağa biner,şalla der,nirvananaya ulaşmıştır salınım öndeki barı kaldırmaya çalışır,korkutur,durdurur iner,kendi binmek ister,düşer,tekrar biner,sallanmaz sadece kendi yapabilirliğini ölçer ...




Site doğal oyun grubudur,anneler babalar sohbet eder,çocuklar arkadaş olur ikinci görüşmede selamlaşır tanır,Rüzgar arkadaş bulur peşinden gider,arkadaş onun peşinden gider,






Koşarlar çığlıklar eşlik eder,Ede der Ege ye uzaklaşınca yerinden kımıldamaz yerinden çağırır,Ede gelir elini tutar alır başını gider,






Tehlike sınırları içinde havus der başka şey demez,seni dinlemez annecim montlarımızı çıkarınca giricez dersin o illa merdivenin başında durur,Ede gelir anneyi babayı panik eder,




Anlık duruşları sadece fotoğraf kaydedebilir,onun dışında Rüzgar durmaz tırmanır,koşar ama durmaz gider....




Böyle tam 2,5 saat geçer,hiç durmadan yorulmadan Güneş enerjisi midir bu bilemem tesire den ama annesi artık bitkin o temiz havadan yanaklar pembe,mutlu,uyarılmış,uykuya hazır,susamış evinin yolunu tutar,arkadan itmeli metezoru uygulamalı pek sahiplenemediği bisikletine biner...




Bu hareketin sonuda Rüzgarla annesinin nadide günü Cumartesi öğleden sonrasısı koyun koyuna bir öğlen uykusunda biter...




Hep sağlıklı mutlu hareketli kal annecim...




Seni Seviyorum..




Ebru

Oyun Grubu Rüzgarlardaydı...19.03.2011





Ne kutlu gün...Rüzgar ın arkadaşları gelecek...Biz bile heyacanlıyız ve sabahtan buyana konuşuyoruz,Rüzgar unutmuyor biz işe dalsakta en başta Atişşş diyerek başlıyor,Duğu,Elül,Miyel, zapdetmek güç ikide bir kapıdayız....




Bu Rüzgar ın arkadaşlarını bekleme halleri,o kadar güç olduki oyalamak bir ara Tv izlemesine izin bile verilen ahvalleri....




Biraz uyku saatimize denk geliyor bizim buluşmalar ama günü bölmemesi için bana göre zamanlama muazzam...O yüzden de 8 olmadan kalkıp erkencikten yatan balığım melankolik az kendinden uzak olabiliyor başları ve özellikle birlikte geçirilen saatin sonları...




Ama hem psikolojik hem fizyolojik açıdan doyurulan Rüzgar kalan saatlerde annesini kitaplarına dalacak kadarda uyuyarak bırakıveriyor serbest zamanlara...






Şimdi başlasın dünya güzellikleri,yere insin yıldızlar,bir araya geldi bizim birbirinden balllı çocuklar...




Kapıdan girdik,bir hafta ara verdiğimiz için önce biz bir ayaküstü hasret giderdik,Rüzgar kim varsa her zaman adet oluna üzre kollarından tuttuğu gibi gücününde verdiği şiddetle odasına...




Onları önüne katınca bakmalı o gülen yüzlü edasına...






Çıksın ortaya tüm oyuncaklar,boşalsın kutular,raflar...




Bu hafta onların bir de öğretmen ablaları var,tanışıcaklar kaynaşıcaklar,hafiften öğretmende şaşkın, çocuklar değilde sanki o adapteyi kurmaya çalışıyor, görülüyor ki şimdiki çocuklar dünyayı yönetiyor...








Bu hafta organizasyon yok,bol bol serbest zaman,bizi unutuyorlar önce,


bakmayın karenin tam arkasında biz beş anne kapıda meraklı öylece...








Resimler bakılası Burcu nun makinasından indirmek vardı ama Rapidshare el koymuş şirketi,evde kendi başına buyruk pc sahibiyiz alamıyoruz hiçbirini...




Cümlelere eşliken hafiften görüntüler işte...








Tam kuşluğa denk geldiğinden buluşmalar bende aniden kabule nazır olduğum toplanışımızın bir metre altı kocaman üyelerine ne yapayım derken aklıma birer porsiyonlık meyveli üzümlü portakal sulu muffin kekler geliyor,




Yani onlarda saygıda kusur etmemesinden midir, melekler için kabarıyorda kabarıyor...






Maksat yemek mi? maksat bu sahne,maksat bir araya gelmeleri,bir sofrayı paylaşmaları,hayatı paylaşmaları...








Sonra yavaş yavaş yemekle oynaşmaları,


oyun onların hayatı ya ,keki yere atmaları,kırıntı yapmaları,En azından Rüzgar için...






Neticde o gün Duru oyun hamurları ile oynuyor, Eylül Rüzgardaş olması sebebi ile yaş olarak onun gibi biraz evi,biraz karıştırmalık yerleri dolaşıyor,Ateş heykeltraş edasında muazzam şekiller yaratıyor,Minel öylesi hanım hallerde yeteneğini konuşturuyor,nefis karamalar yapıyor...




Biz bu defa Nihan Hn. da olması sebebi ile biraz içerde laflıyoruz,kahve yudumluyoruz,içeriden de çok kopamıyoruz


En son Benan ın "Ceviz adam"ı,Burcunun "Başparmağım" ı ve repertuara spontan giren ve görsel olarak desteklenen "Ali Baba nın çiftliği"yle birlikte keyfin doruğunda kapanışı yapıyoruz.




Bu haftadan kalan biraz Rüzgar ın oyunsallaştırdığı vurma halleri idi,ne kadar okusan çizsende dedimki çocuk en değişken ve şahsına münhasır şeydi,o haftadan bu haftaya umursamamazlık halleri ile durumu toparladık...




Sonuç mu,gittiklerinde içimdeki huzur ve güzel insanlarla birlikte olmanın,paylaşmanın,doymadan süregiden çocuklardan ve az zamanın arasına sıkıştırdığımız paylaşım dolu muhabbetlerin nahoş keyfi vardı...




Birsonraki buluşmada görüşmek üzre...




Ebru...