Blog Listem

13 Kasım 2009 Cuma

Seni Sana Anlatsın...Neden Rüzgarsın....


Adı bende saklı derler ya....
Adın yüreğimde saklıydı nice zamandır...

Kulağıma fısıldanmıştı bilinçatımda yaşadığım bi anda,
Senin dünyama katılacağını öğrenir öğrenmez
Sandığımdan çıkıp;
Dökülüverdi dilimden dudaklarıma....


Soran onca kişiye söylemekle söylememek arasında
Emin ama sanki emin değilmişim sanışımda
Beğenmeyişlerde,beğenmişliklerde veya umursamadıklarımın kıstasında
Bir müddet bocalasamda seni bu altı harfle nitelendirme de
Sen benim rüzgarımdın mana ve madde aleminden
Gökyüzümden güneşimden en derinde bir yerimden...


Babaannemin en sevdiği şarkıydı...Leman Sam / Rüzgar
Penceremin perdesini havalandıran,denizleri köpük köpük dalgalandıran...
Ve Babannemde canımdı,var olmayacak bir güzelliği andıran....


Ve gelmene çok az kala sana sesleniyorum gül oğlum...
Rüzgar saçlım....Rüzgar ellim....Rüzgar boylum...


Sabahattin Ali,
Öylece satırlara bırakıvermiş söylemek istediklerimi...
Şiiri senin adının anlamına yapılmış bir heykel gibi dikilince karşıma
Neden sen benim Rüzgarımsın herkes okuyup anlasın der gibi salt manası dışında....


Bir başka yürek kaleminden 1931 de yazılan ve sana seni anlatmamı rehberlik edecek satırlarda varsın...


Seni sana anlatsın


Neden Rüzgarsın.....




Arzularım muayyen bir haddi aşınca
Ve sözler kulaklarıma sağırlaşınca
Bir ihtiras duyup vahşi maceralara
Çıkıyorum bulutları aşan dağlara.
Tanrıların başı gibi başları diktir,
Bu dağları saran sonsuz bir genişliktir,
Ben de katıp vücudumu bu genişliğe,

Bu dağların bir rakibi varsa rüzgârdır.
Rüzgâr burda tek başına bir hükümdardır.

Burda insan duman gibi genişler, büyür,
Bu dağlarda ıstıraplar, sevinçler büyür.
Buralarda her düşünce sona yakındır,
Burda her şey bizden uzak, «o»na yakındır.
Burda yoktur insanların düşündükleri,
Rüzgâr siler kafalardan küçüklükleri.
Yanağıma çarpar kanatlarını,
Ve anlatır mâbutların hayatlarını.
Arasıra kulağını bana verdi mi,
Ben de ona anlatırım kendi derdimi.
Bakıyorum aşağlarda kalan hiçliğe.


«Ey dağların dertlerini dinleyen rüzgâr!
Benim artık yalnız sana itimadım var.
Gelmiş gibi uzaktaki bir seyyareden
Yabancıyım bu gürültü dünyasına ben.
Etrafımın sözlerine asla aklım ermedi,
Etrafımda bana asla kulak vermedi.
Senelerden beri hâlâ anlaşamadık,
Bende kestim anlaşmaktan ümidi artık.
Gözlerimde hakikati sezen bir nurla
Etrafımı süzüyorum biraz gururla.

Bir dürbünün ters tarafı gibi bu dünya
En büyük şey, en asîl şey küçülür burda.
Burda yalan para eden biricik iştir,
Burda her şey bir yapmacık bir gösteriştir.
Kimi coşar din uğruna geberir, yalan!
Kimi gider vatan için can verir, yalan!
Bir filozof yetmiş eser yazar, yalandır;
Bir kahraman istibdadı ezer, yalandır.
Şairlerin büyük aşkı fânî bir kızdır,
Bu dünyada herkes sinsi herkes cılızdır.
Ne hakikî aşktan burda bir çakan vardır,
Ne de onu görse dönüp bir bakan vardır,
Her büyüklük bir cüzzam gibi dökülür burda,
En muazzam ölüm bile küçülür burda.

Benim kafam acayip bir dimağ taşıyor,
Her dakika insanlardan uzaklaşıyor.
Zaman zaman mağlûp olsam bile etime,
İnsan olmak dokunuyor haysiyetime.
Büyük, temiz bir arkadaş arıyor ruhum,

İşte rüzgâr, şimdi sana sığınıyorum!
Asaletin yeri yoktur gerçi hayatta,
En asîl şey seni buldum bu kâinatta,
Güneş gibi ne bin türlü ışığın vardır,
Ne süse, gösterişe bir baktığın vardır.
Deniz gibi muamma yok derinliğinde,
Bir ferahlık, bir saflık var serinliğinde.
Bir dev gibi küçük mızmız sesleri yersin,
Allah gibi görünmeden hüküm sürersin.

Düşmanıyım ben de cılız güzelliklerin,Rüzgâr!
Bu dağ başlarında çırpınan serin
Kanatların gökyüzünde akan bir seldir,
Bana kudret ve cesaret veren bir eldir.
Beşerlikten uzaktayım senin ülkende,
Senin gibi azamete âşıkım ben de.
İşte rüzgâr!
Senin gibi ben de deliyim.
Islıklarım senin gibi inlemelidir,
Herkes beni ürpererek dinlemelidir.

Rüzgâr!

Sana, yalnız sana benzemeliyim.»

1931 (Atsız Mecmua, s. 2, 1931)


Dağlar ve Rüzgar kitabı (1934)