Blog Listem

25 Aralık 2009 Cuma

23.12.2009 Minik adamım Sünnet oldu...

11 Günlük Bir Bebeğin Sünnet Hikayesi....

Anne oluyorsun diyenlere hep söylediğim bir şey vardı,anne olmak sadece bebek doğurmak değildir."Bu ünvanı cidden haketmek gerekir" gibi...
Seninle elele vererek ve bir canlıyı dünyaya getirmenin her anını kan dolaşımımda hissederek ilk buluşmamızı hazırlasam,çoktan önceliklerimin önceliği olsan,bana uykusuz gecelerle dolu bir yaşam devri sunsan da daha bunun anne olmakta yolun en başı olduğunun farkındayım.
Ama gerçek anlamda anne olduğumu hissetitiğim yegane gün iş sünnet olduğun gündü bal...,
Bunu da söylemeden duramamaktayım.
Kimse o minik canının yanacağanı düşündüğü için gülcemaline henüz bunu yaşatmak istemiyordu.
Ama biz babanla daha sen doğmadan bunun kararını çoktan vermiştik.
Seni kendini ve hayatını daha yalan yalnış anlamaya başlayacağın zamanlarda kesilme psikolojisi,mecburi narkoz eşliği, travmatik bir sünnet serüveni ile düğününde yatağında ayağa kalkamadan geçirmeni istemiyorduk.
Canımız doktorumuz Tamer Abimiz bizi çoktan bu konuda ikna etmişti ve Ali doktorunla bizi tanıştırmıştı.
Ve bizde ilk kontrolün için gittiğimiz Cumartesi günü bu radikal ama güzel kararı verip randevumuzu aldık.
Annen o hafta boyunca Çarşamba günü sabahı hat safhaya gelen seviyesi ile inanılmaz heyecanlı bir dolu da endişeliydi.
Baban gururlu,bir çınar gibi dimdik ,kaygılı ama sakin...
Sabah 8 de yatış yapıp 9 da ameliyata alınacaktın,ancak trafiğin azizliğinden muzdarip biz; 9u çoktan geçkin saatte hastaneye vardık.
9 u 25 geçe bizi odamıza yatış için aldılar,Ali doktorumuzla görüştük, 9 30 da parmağından kan pıhtılaşması tespiti için kan alındı ve hafifçe ağlamaya dönük sesinle gözyşları annenin kapısını çaldı.
Kan alınırken yine bakamadım.9:35 de hemşire hanım baban ve sen ameliyathaneye indik,babanı alacaklar zannederken sadece o boncuk gözlerinle bize bakar halde hemşire hanımın kucağına seni ve kameramızı bırakabildik.
Yukarı odamıza dönerken güzel bir iş yapmanın ,aile olmanın ,senin bir erkek olarak geleceğinin gururu bir omzumuzda,hiç anlamayacağını iki günde iyileşeceğini söyleyen doktorlara inat canının yanacağı endişesinin üzüntüsü bir omzumuda odamıza çıktığımızda babanla biraz ağlaştık.
Cüneyt Arkın ve Türkan Şoray ın Aşk Mabudesi filmi eşliğinde 35 dk seni beklerken bir kez daha Rabbimize hastaneye böyle gururlu bir şey için seni getirdiğimiz için şükrettik.
Dönüp geldiğinde yarı uykulu mahmur keyifli halin,kameradaki lokal anestesi ile herşeyin farkında ve hiç ağlamamış görüntülerin içimize su serpti.En güzeli zor kısmı bitmişti.Yanımızda idin.
Annem bugün 3.günümüz ve sen doktorlarımızın da söylediği gibi yaptığımız pansumanlarla hiç birşey olmamış gibi gık bile demeden toparladın.
Şimdi mutlu oluyorum düşündükçe,babanla ileride sana yapacağımız güzel düğün yemeğini hayal ediyoruz.Canın yanmadan,hiçbirşey anlamadan.Belki şakacı bir canlandırma ile :)
Ali doktorumuz ilk bir ay bebeklerin kötü bellekleri yoktur yaşadığı acı veren hiçbişeyi akıllarında tutamıyorlar demişti.
Biz bence daha değerli hali ile minicik yüreğinle karşıladığın bu önemli olayı bu yazı ile ölümsüzleştirelim.
Ölümsüzleştirelimki sen her zaman ne kadar metanetli ne kadar güzel ve özel bir çocuk olduğunu bil.
Sünnetin hayırlı olsun oğlum...Yüce Rabbim her zaman yanında olsun.
Seni Çok Seviyorum
Annen...




18 Aralık 2009 Cuma

Göbeğimiz düştü...17.12.2009 Perşembe


Seni bana bir tek dugusal bağlar değil bir de göbek bağı bağlıyordu annem...
Doğuşunu gördüğüm o gün o bağı aramızdan ilk kestiklerinde yüzünü görmenin heyecanı ile pek bişey düşünememiştim.
Bugün o bağın kalan kısmıda kopup gittiğinde senin artık bu dünyada tam anlamı ile bir birey olduğunu hisettirdi bana..
Artık annenle bir göbek bağın yoktu ama ben çoktan seninle koparılmasından ruhum yok olduğunda bile emin olamadığım ,
göbek bağından çok daha verimli ve kuvvetli duygusal bağlar kurmuştum bile....
Kuruyup asla düşemeyecek...
Benim bağlarım hiç bitmeyecek...
O şekilsiz göbek parçasını mı ne yaptık?Bilmem senin için ileride ne kadar bişey ifade eder olacak ama büyüklerin engin tecrübeleri ile istikbalini etkileyecek nadide bir parça olarak bir eğitim yuvası bahçesine gömmek üzre sakladık.
İleride tembel olursan vay onu bana saklatanların haline ....
İşin sonu mu?
Seni seviyorum...
Annen...

17 Aralık 2009 Perşembe

Bir Meleğe isim vermek..16.12.2009 Çarşamba


Bir Meleğe isim vermek ne kadar zormuş...
Nerede ise 9 ay seni nasıl nitelendirebilceğimizi düşünüp durmuştuk...
Ve işte kim okuyacak minik kulaklarına
Bir ömür sana seslenirken duyacağın o harfleri kim fısıldayacak sana...
diye düşünürken babanın sesinden isminle tanıştın....
Mehmet Rüzgar...Mehmet Rüzgar...Mehmt Rüzgar...
Benim bal oğlum...
Dün akşam Baban sana önce varlığından ötürü Rabbimize şükür için secde etti,
ardından ismini kulağına fısıldayıverdi.
Senmi ne yaptın?
Uyudun sadece ve sadece huzurla uyudun...
Babanın kollarından,onun sesiyle bu dünyada önce bir nefese, şimdi bir sese sahip oldun...
Seni sevmekten öteyiz Can oğlumuz...
Mehmet Rüzgar...
Annen

15 Aralık 2009 Salı

Hoşgeldin Yaşamın muhteşemliği...Mehmet Rüzgar'ımız...12.12.2009

12.12.2009 Cumartesi Saat 17:10






Seninle ilk gözgöze geldiğimiz o muhteşem an benim Güzel Oğlum...



Seninle kenetlenerek tamamladığımız 9 ayın ardından güzel yüzünle tam istediğimzi gibi bir kavuşma sahnesi içinde buluştuk...Hayatı doyasıya hissederek...

Seninle uzun bir yolculuktan gelerek...



Çok fazla söze lüzum yok gökyüzüm...
Hayat sana her zaman gülen pencerelerden baksın...
Sen sihirli bir değnek edası ile tüm ailemize dokunan mucize bir varlıksın...



İyiki doğdun Mehmet Rüzgar'ımız...
Meğer nerelerdeymişsin...İyiki geldin...İyiki Varsın...
Annen Ve Baban



11 Aralık 2009 Cuma

Hastalıkta Ve Sağlıkta

10 Aralık
Doğduğun ve Karın Olduğum Gün...

10 Aralık ...

İfadeler birazdan fazla yetersiz bugünün benim için kıymetini anlatmaya değerlim....
Benim gönlü büyük yol arkadaşım...
Hayat arkadaşım...Can Yoldaşım...
Ne denilebilirki karşında
Sana ait olmanın verdiği gurur dışında...

Sen çok iyi biliyorsun içimden geçenleri gökyüzüm...
Sen herşeyin en güzelini hakediyorsun gülyüzlüm...

Bu 10 Aralığı kalbimin hemen altında senin kanını hücrelerime taşıyan bir canla geçiriyorum.
Bunun anlamını şu an gözlerimden süzülen yaşlar bi nebze anlatabilirken 29 harfle görünür bir hale getiremiyorum.
Aklımdan dizeler geçiyor...

Biz seninle tatlı iki kelam,
Biz seninle tebessüm ettiren selamız..
Güneş gökyüzünde değilken yakamoza can veren ay
Tarlaları sapsarı bezeyen
Güne yüzünü dönen
Başakların hür avuçlarında bir tutam buğdayız...


Yüreğe ilk düşen ateş parçası
Ateşe ilk değen kor yakısı
Biz seninle en zamansız haberin
En insancıl satır arasıyız..


diyorum fikrim ruhumla birleşip ellerimden dökülürken....

Seni seviyorum bir yerlede nefes aldığını bilmesi bile içimi ısıtan...
Seni seviyorum hayatın gerçek olamayacak kadar güzel yanını yansıtan...
Mübalağa değil öylesi gerçek...
Ne mutlu can oğlum bir hayatı senden öğrenecek...

Mustafa Ceceli ... Hastalıkta Sağlıkta..
Bu şarkı bugün hep dilimde aklımda..
Bu dizeler seninle hayat felsefemizi özetliyor aslında....


Şu Hercai Hayata bir kere geldik
Yedik,içtik doyduk kalktık
Hesabı birlikte verdik
Sinsi hayat ihtirası bana hiç uğramadı
Dünya malı zenginin olsun
Sen benim adamım
Seni hastalığımda,sağlımda da yanımda görmeliyim
Güneşin doğduğunu da battığını da seninle izlemeliyim
Yanabilir saltanatlar,olsun yeninden yaparız
Bizde bu sevda sürdükçe ölsekte yanyanayız...
Ebru

6 Aralık 2009 Pazar

9 Aylık Serüven...

Annenin seni dünyaya getireceği o muhteşem zamanı beklerken nasıl seni kucakladığını görmek istermisin?

Nasıl bazen aydan aya bazen günden güne birlikte büyüdüğümüzü ve birlikte 40 haftayı aşacak bir yolda yürüdüğümüzü...

Hadi Bi Bakalım 9 aylık bu güzel serüveni gitikçe içimde büyüyen ve güzelleşen varlığınla nasıl karşılamışız?


Nedende en son halimizden başlamak istedim.38.hafta yani tam tamına 9 ayın içerisinde ve işi bırakacağımız son gündeyiz...

Sen artık yaklaşık 3.5 kilo kocaman bir minik adamsın...


36.Haftamız dolu dolu 9. aya doğru gidiyoruz.
Hiç grip nedir bilmeyen annen 2009 yılının son baharında dünyayı kasıp kavuran domuz gribi salgının tam ortasında işe gidemeyecek kadara ağır bir grip senin büyük dirayetinde atlattıktan sonra iş başı yapmış burada...

Yüzümüz bu sebeple biraz solgun...Ama keyfimiz sayende 10 numara...


8.ayımız...
Ben hamileliği kendime hissediş miyadım olarak tanımlıyorum bu ayı.


Çünkü bu aya kadar hiçbir anda hamilelikte kısıtlanma olgusu yaşamadım.


Artık bu günlerde 2700 grımı bulan ağırlığınla biraz da haftasında önde olan bir bebek olmandan ötürü hafif hafif kramplar veya normal hareketlerime artık dur diyen ağrılarla karşılaşmaya başladım.

Bana nefes darlığı,mide hazımsızlığı,yok binbirtürlü hamile bayan mızmızlığı çektirmeyen o saygı duyulası daha doğmamış huylarından dolayı sana teşekkür Rabbime de şükür ediyorum.


Hamile alışverişi için verimli bir sezonda geldin oğlum...


Giymeyi hiç sevmediğimiz pijamadan bozma hamile pantalonu dışında hiçbir hamile kıyafetini en kralı 82 model kıyafetler satmakta ısrarlı hamile mağazalarından almadık.


Bu jilemiz mesela tifanny den...Çokta şirin olduğumuz üzre tepkiler almıştık.


Bu resimle bizim için dolabımızda güzel bir hatıra olarak kalacak.






7.ayımız


Karnımızın çıkmadığı hatta hamile olduğumun hiç anlaşılmadığı uzun bir zamanın ardından 7. ayda bu resimleri kimlerle paylaştı isem bu kadar hızlıca göbekleştiğimizi soran tepkiler aldık.


Evet artık biz 7.ayda dışarıdan rahatlıkla anlaşılabilen bir ana-oğul adayıydık.





Bloğumuzun babanla açılış resmini çektiğimiz Ortaköyde bir pazar gününden...


Gökçe ablan o zamanda pek anlaşılmayan karnımızdan bizi çok güldüren ve sevdiğimiz bu şirin pozu yakalamış.


Teşekkürler Göki Böki....





6.ayımız

Doktorumuz Süha Bey ki şu an da neyazıkki ona devam edemiyoruz,tatile çıkıp çıkmama hususunda Ağustos ayını geçirdiğimiz sıcak günlerde bizi tamamen özgür bırakınca sana resimlerini doğunca göstereceğim süper tatil fotoları ile dolu güzel bir Kuşadası tatili yapmış,suya balıklama dalma dışında aklına ne geliyorsa her türlübalıklığı denizde seninle yapmıştık.




Tatil sonrası 24.haftamızdayız bu resimde...Senin yüzüme yansıttığın güzellikle birlikte...















5.ayımız...

Aslında 5. ayın son günleri ve kuşadasında Efesteyiz...
Ne güzel bir gündü...
Her nekadar ben nerdeyim diyeceğini duysamda çoğalan hareketliliğinle tanıştığım ve hamileliğe iyiden iyiye alıştığım yaz günlerindeyiz.

4.ayımız...

Benim için biraz ansızın kapımı çalan varlığın birden dünyanın neresindeyim ve seninle birlikte dünyanın neresine gideceğim travması yarattı.Bu şimdileri kendime sitemle sana bir itiraf...Ama gerçek..


Ama sen işte tam bu aylarda dünyada bir yer bulma dedinde değilde bana bir dünya yaratma haline girince işte yüzüm aynen bu resimdeki tebessümde olduğu gibi gülücükler eksik olmadı.

İyiki ben geliyorum dedin...

İyiki geldin oğlum...



3.ayımız...
Bir çok yemek yeme şişkinliği vari aslında ben seni hissetmiyorum değil.

Bu resimde her nekadar gayet normal bir insan endamında görünsemde...

Bilmem anneni güzel bulacakmısın ama ben daha yukarılardaki o hamile resimlerde senin güzellliğini kendimde daha çok buluyorum.


Sebebi sen olan birşey daha


Seni çok seviyorum.



Bana göre 3.aydan öncesi pek te resmi koyulacak kadar mühim değil.Çünkü zaten senin varlığını nerede ise 2.ayına yaklaşırkan öğrenen babanla ben ayrıcalıklı sen henüz hafta üzerinden sayılıyor ve daha bir kalp atışı kadar görünüyorken ayrıcalıklı resimler çekmemiştik.

Bugün tam 40.haftada aeık kabuğuna sığmayan tavırlarınla benim güzel yürekli can oğlumsun...


Rabbimden dileğim üstüme düşen vazifelerimi bu resimlere sığdıramayacağım kadar içimden gelen bir şekilde senin için yerine getirmeme kadir olursun...



Aslında seninle birlikteliğime bayılıyor olsam şu anda,o gizemli,heyecanlı,hareketli ve meraklı saklanışın şimdilerde seni çok ama çok özlememe engel olamıyor oğlum...


Cansın...Canımsın..

ANNEN






















5 Aralık 2009 Cumartesi

Sandıktan Çıkan Mektuplar 3 / 40+0.hafta

39. haftayı tamamladık oğlumla bugün...Okuduklarım duyduklarım geç gelen bebekler ve sezeryan hikayeleri ile dolu iken ben kendimi tamamen zamanın getireceklerinin kucağına bırakmış durumdayım.
Artık zamanlamaların bir anlamı olmasa da,ayrıca şu ana kadar geldiğimizde olduğu gibi ağırlaşmış zor bir hamilelik geçirmiyor olsamda yine de beklemek ne kadar zorlaşıyormuş şu günlerde....

40 haftadır içimde kelebekler uçuşturan bir melekle yaşamanın verdiği sonsuz hazzı söylemeden geçemeyeceğim ama sanırım artık dayanılmayan bir özleme dönüşen vuslat anı beni en kısa zamanda hayır standartları altında seni Rabbimden istememe sebep oluyor.

Tuhaf olan henüz kendimi senin için hazır hissetip hissetmeyişim bilmiyor olmam.An geliyorki yanı başımda istiyorken seni,an gelip hiç bilmediğim bu yolculukta varlığınla veya mükemmelci yanımla nasıl başedip sana nasıl bakabileceğimin tereddütünü yaşıyorum.

Hep söylenen bir şeyve benimde gözümün önüne gelen bir an var,ben en çok bu ana inanıyorum.Bedenimden kollarıma gelişinle ,ilk ten temasımızla dünyayı durduracak gülcemalin ve benim o rüya sahne ile anne oluşum.

Babanla dünde üstünden geçerken hayatın;yaşanılası ne kadar olası bilinmeyen bu hayata gelmekte acele etmeyişine sevindik,bizim senin için hayatımınız son nefesine kadar güzelleştirmek için iki elimizle yakanda olacağımız ömrünün bu en sıcak ferah ve en tembel günlerini uzatman,şimdiden bir kişilik göstermen bizim için güzel bir anı olarak kalacak.

Rüzgar boylum...


Annen hayaı boyunca sanırım bekleyişin hiçbir şeklinden şu an senin bana yaşattığın günler kadar keyif alamayacak.


Seni Çok Seviyorum.


Annen.





3 Aralık 2009 Perşembe

Sandıktan Çıkan Mektuplar 2


Güllerin içinden Gel Bana Gel...

Anlayamadığım güzellikleri getireceğini söylemişti baban bana...

Akla ilk gelenlerden bahsetmişti senin dünyamıza gelişinin ilk haberini aldığımızda...

Gülecek demişti...Güldürecek...

Sevecek kayıtsızca... Sevdiricek....

Bize yıldızlar,güneşler gönderecek demişti dolaylıca...

Uzuun bir çalışma hayatının ardından bugün senin bana yarattığın tatille evdeyiz...

Seninle ve huzurla başbaşa...

Sabah gazete ile kahvaltı ediyor,bugün olduğu gibi yağmur altında yürüyüşlere çıkıyoruz.

Uyuyor sevdiğimiz şeyleri yiyor senin tekmelerine gülüyor yarını veya bir başka günü düşünmeden kendimizi zamanın kucağına bırakıyoruz.

Muazzam bir dinginlik var seni beklerken...

Sevdiklerimizle onların üzerimize titremeleri ile günler geçerken...

Ve babanın dediği gerçekleşmeye başlıyor işte...

Çoktan özelleştirmeye güzelleştirmeye başlamışsın bile hayatımı...

Alıp minicik acuçlarının içinde sevinçlere huzura masumane anlara bırakmışsın zamanımı....

Benim gül oğlum gökyüzüm burnumun dinmek bilmeyen kokusu...

Sen çoktan hiç tatmadığım mevsimlere taşımışsın hayatımın baharını....

Seni Çok Seviyorum...
Sana;

Güllerin içinden Gel Bana Gel diyorum...
Annen....



25 Kasım 2009 Çarşamba

Teşekkürlerim...Şükürlerim...




Hani zamansız ansızın bir tebessümle ruhun aydınlanır ya...


Hani yağmur dibine kadar vurup ıslattığında birden güneş buludun ardından aralanır ya...


Kaybettiğini zanetiğin bir eşyayı sana olmadık bir yer bir ipucu buldurur ya...


Arkadaşım dediklerim tüm bunların bir yansımasıdır hayatımda ...

Bulutların,umutların arasından çıka gelen,elleri yüreğime değen arkadaşlarım...

Benim için mühim benim için önemli...
Hayatımın pay sahipleri..
Hüzünlerine ortak olduklarım
SevinçleRİ ile umutlandıklarım....
Gelip geçerken herşey bir an hayatın içinden onlar benim çekip yakaladıklarım...
Kimler onlar kendilerini çok iyi biliyorlar...
Hasta iken ıhlamur kokan,oğluma oyuncaklardan kaleler yapan,bazı sabah simidim peynirim,bazı gün ortasında ev kokan pasta dilimim onlar...
Oğlumun an be an kucağımı dolduruşuna şahitlerim
Benim tatlı meleklerim...
Teşekkürlerim...Şükürlerim...
Kendime diyorumki varlıklarınız armağandır



Oğluma diyorumki onlar birer kahramandır....

Umarım hayatın hep böyle güzel gönüllü insanların içinde yer alır...


.....



















































13 Kasım 2009 Cuma

Seni Sana Anlatsın...Neden Rüzgarsın....


Adı bende saklı derler ya....
Adın yüreğimde saklıydı nice zamandır...

Kulağıma fısıldanmıştı bilinçatımda yaşadığım bi anda,
Senin dünyama katılacağını öğrenir öğrenmez
Sandığımdan çıkıp;
Dökülüverdi dilimden dudaklarıma....


Soran onca kişiye söylemekle söylememek arasında
Emin ama sanki emin değilmişim sanışımda
Beğenmeyişlerde,beğenmişliklerde veya umursamadıklarımın kıstasında
Bir müddet bocalasamda seni bu altı harfle nitelendirme de
Sen benim rüzgarımdın mana ve madde aleminden
Gökyüzümden güneşimden en derinde bir yerimden...


Babaannemin en sevdiği şarkıydı...Leman Sam / Rüzgar
Penceremin perdesini havalandıran,denizleri köpük köpük dalgalandıran...
Ve Babannemde canımdı,var olmayacak bir güzelliği andıran....


Ve gelmene çok az kala sana sesleniyorum gül oğlum...
Rüzgar saçlım....Rüzgar ellim....Rüzgar boylum...


Sabahattin Ali,
Öylece satırlara bırakıvermiş söylemek istediklerimi...
Şiiri senin adının anlamına yapılmış bir heykel gibi dikilince karşıma
Neden sen benim Rüzgarımsın herkes okuyup anlasın der gibi salt manası dışında....


Bir başka yürek kaleminden 1931 de yazılan ve sana seni anlatmamı rehberlik edecek satırlarda varsın...


Seni sana anlatsın


Neden Rüzgarsın.....




Arzularım muayyen bir haddi aşınca
Ve sözler kulaklarıma sağırlaşınca
Bir ihtiras duyup vahşi maceralara
Çıkıyorum bulutları aşan dağlara.
Tanrıların başı gibi başları diktir,
Bu dağları saran sonsuz bir genişliktir,
Ben de katıp vücudumu bu genişliğe,

Bu dağların bir rakibi varsa rüzgârdır.
Rüzgâr burda tek başına bir hükümdardır.

Burda insan duman gibi genişler, büyür,
Bu dağlarda ıstıraplar, sevinçler büyür.
Buralarda her düşünce sona yakındır,
Burda her şey bizden uzak, «o»na yakındır.
Burda yoktur insanların düşündükleri,
Rüzgâr siler kafalardan küçüklükleri.
Yanağıma çarpar kanatlarını,
Ve anlatır mâbutların hayatlarını.
Arasıra kulağını bana verdi mi,
Ben de ona anlatırım kendi derdimi.
Bakıyorum aşağlarda kalan hiçliğe.


«Ey dağların dertlerini dinleyen rüzgâr!
Benim artık yalnız sana itimadım var.
Gelmiş gibi uzaktaki bir seyyareden
Yabancıyım bu gürültü dünyasına ben.
Etrafımın sözlerine asla aklım ermedi,
Etrafımda bana asla kulak vermedi.
Senelerden beri hâlâ anlaşamadık,
Bende kestim anlaşmaktan ümidi artık.
Gözlerimde hakikati sezen bir nurla
Etrafımı süzüyorum biraz gururla.

Bir dürbünün ters tarafı gibi bu dünya
En büyük şey, en asîl şey küçülür burda.
Burda yalan para eden biricik iştir,
Burda her şey bir yapmacık bir gösteriştir.
Kimi coşar din uğruna geberir, yalan!
Kimi gider vatan için can verir, yalan!
Bir filozof yetmiş eser yazar, yalandır;
Bir kahraman istibdadı ezer, yalandır.
Şairlerin büyük aşkı fânî bir kızdır,
Bu dünyada herkes sinsi herkes cılızdır.
Ne hakikî aşktan burda bir çakan vardır,
Ne de onu görse dönüp bir bakan vardır,
Her büyüklük bir cüzzam gibi dökülür burda,
En muazzam ölüm bile küçülür burda.

Benim kafam acayip bir dimağ taşıyor,
Her dakika insanlardan uzaklaşıyor.
Zaman zaman mağlûp olsam bile etime,
İnsan olmak dokunuyor haysiyetime.
Büyük, temiz bir arkadaş arıyor ruhum,

İşte rüzgâr, şimdi sana sığınıyorum!
Asaletin yeri yoktur gerçi hayatta,
En asîl şey seni buldum bu kâinatta,
Güneş gibi ne bin türlü ışığın vardır,
Ne süse, gösterişe bir baktığın vardır.
Deniz gibi muamma yok derinliğinde,
Bir ferahlık, bir saflık var serinliğinde.
Bir dev gibi küçük mızmız sesleri yersin,
Allah gibi görünmeden hüküm sürersin.

Düşmanıyım ben de cılız güzelliklerin,Rüzgâr!
Bu dağ başlarında çırpınan serin
Kanatların gökyüzünde akan bir seldir,
Bana kudret ve cesaret veren bir eldir.
Beşerlikten uzaktayım senin ülkende,
Senin gibi azamete âşıkım ben de.
İşte rüzgâr!
Senin gibi ben de deliyim.
Islıklarım senin gibi inlemelidir,
Herkes beni ürpererek dinlemelidir.

Rüzgâr!

Sana, yalnız sana benzemeliyim.»

1931 (Atsız Mecmua, s. 2, 1931)


Dağlar ve Rüzgar kitabı (1934)


28 Ekim 2009 Çarşamba

Sandıktan Çıkan Mektuplar ... (1)


Gül oğlum...Güneş oğlum...
Yıldızlarım...Yarınlarım...

Sana olan kifayeti zor hisleri anlatmak pekte mümkün görünmese de
Şu yağmurlu İstanbul sabahında bir kaç kelam etmek istedim,durduramadım içimden beynime hücum eden cümleleri,senin sayfalarına bırakarak anlam kazanmak istedi her biri...

Nasıl birşeysin biliyormusun? Mucize gibi...

Mucize gibisin ben buradayım diyen başaklar misali hayata ellerini uzatışınla,
Olmadık bir andan vücudumun yarım metrekarelik alanında yüreğime dokunuşunla...

Masum bembeyaz bir tebessümsün...

Gülsün...

Seni bana getirecek olan zaman;bazen hızlı bazende bir kağnı kadar yavaş nüksetse de,sabırsızlığım ve sana olan özlemim artık damarlarımdan geçiyor.

Hissediyorsun sende biliyorum...
Çıkmak istercesine hareketlenişin,beni en olmadık anda gıdıklamalarınla tebessüm ettirişin,tek paylaşımımızın yenilen yemekler olmadığının kanıtı olurcasına;
Annem diyorsun sanki...Özledimmm seni...

Seni düşündükçe aslen ne kadar büyük bir görev sahibi olduğumu anımsayan yanım korkuyor bu büyüm sorumluluğun tam notunu alamamaktan,sonra hatrıma gelince o hiç görmediğim avuç için siliniveriyor herşey; En güçlü ben oluyorum...

Bir süper kahraman gibi sana güneşler,yıldızlar topluyorum...

İnsan anne olacaksa önce tam anlamı ile insan olmalı...İçeride boşluksuz,kuşatmamız,oturmuş sarsılmaz bir özgüvenle...
Bir çiçeği yetiştirmek için binbir emek gerekirken,bir yaşam çizmek için doğru resmi yapmayı öğrenmiş olmak gerekiyor benim anlayışıma göre...

Bu kadar yetiştirmişmiydim kendimi bilgeleşircesine sanmam; daha çok yol vardı...Ama varlığından sonra bir çoğu alındı...

Güzelleştirdin,özelleştirdin,bilgeleştirdin beniii....

Sanki anlatacaklarımın hiç biri anlatılmamış gibi...

Kıssası ise bu hissenin...
Özü özeti...

Can Oğlummm Çok seviyorum Seni....
ANNEN...

22 Ekim 2009 Perşembe

Çekirdek Ailemiz....






Minik meleğimmm....

Ailemizi tanıyacağız bugünde..En çekirdeğini en önce...
Yaşadıkça anlayacaksın ki en güzel yardımlaşma dayanışma kurumudur aile...
Sana daha doğmadan dünyaları almaya kalkan ananeni,

Güleç yüzlü babaanneni,

Bana seni beslemem için pazar,bakkal neyin iyisi varsa alıp taşıyan Mehmet Dedeni,

Uyurken bile ayaklarıma terlik geçiren Ahmet Dedeni,

Senden önce evimizin tek neşeşi,senin temizlik malzemesi neferin bal teyzeni,

Daha sen ortada yokken bile bir erkek olacağını anlayan uzman jinekologlara taş çıkarmış halanı,

Ve seni; bizi tuhaf benzetmeleriyle güldürürerek bekleyen, yemede yanında yat kuzenlerini...

Aslında ailemizin çok küçük ama asli bir kısmı olarak,hazırladığımız bu minik soyağacımızdan elma yer gibi tek tek koparıp bakacaksın tatlarına...



Hepsi de şu anda dört gözle senin geleceğin günü,onların dalllarına uzanacağın anları beklemekte....






ANNEANNEN....
Aslında böyle telaffuzu annenin annesi....
Anneni dünyaya getiren kişi...
Tıpkı benim gibi...
Şu anda sanırım beni en çok anlayanlardan biridir ananen...
Seni belki bizden sabırsızca ve bitmek bilmeyen bir telaşla bekliyor annanen...
Sana benin ağzımdan burnumdan tıkıştırdığı faydalı ne varsa göndermeye çalışıyor...
Bilmem sende yiyormusun...Yoksa anlıyorsunsa şimdiden kıs kıs bize gülüyormusun?




BABAANNEN....

Ve işte tebessümü yüzünden eksik olmayan güleç yüzlü babaannen....
O da babanı dünyaya getiren kişidir.
Hayata hep güzel yanlarından bakmayı bilir,sıkıntıya mahal vermemeye çalışır,her derdimize deva gibidir.
Çatımız aksa,dolabımız koksa onu ararız.
Babana ve bana çocukluğumuzu unutturmayacak kadar üstümüze titreyen şirin bir tebessümdür babaannen....






MEHMET DEDEN....

Sonradan bizden daha da çok dinleyeceksin dedeni...
Çünkü anlatmaya baki okadar çok niteliği vardır ki...
Almak,alacak nedir bilmez,insanlar hep sevindirilmelidir ,kendi dışında insan herkesi mutlu etmelidir.
Ne varlık vardır deden için ne yokluk bu dünyada oğluşum...
Sadece insanlık vardır.
Çok şanslısın...
Mehmet deden senin isim babandır,adam gibi adamdır....





AHMET DEDEN...

Yaşadın....
Sanırım parmağında oynatacağın bir lokum olacak deden senin için...
Park,dondurma,oyuncak çok ta ulaşılması zor istekler olmayacak dedenin yanında isen oğlum senin için...
Çünkü ona göre çocukların hak edemeyeceği şey yoktur.
Kuracağım otoritenin en büyük tehditkarıdır deden,sana olan bu zaafı ile...
Şimdiden işliyoruz yok diyebilmesi için ama biraz zor görünüyor ballımmm....




HALAN....

Boncuk gözlü halan çok istedi seni...
Her konuda tecrübesi ile bize ışık oldu...
İki güzel miniş annesi...

Aynen bu resimdeki gibi....

Heyecanlı,iştahlı,sabırsız bir hala timsali...







KUZENLER....ŞEKERLERR....
Bizden sonra sana hayatta kalan ilk miraslar onlar...
Hiç bir zaman kopmanızı istemediğim,koruyup kollayacağın, varlıklarında yokluklarında yanlarında olacağın aslen ablaların...
Sen her zaman onlara birerde abi olacaksın...Zor yada güzel olan her günlerdinde yanlarında olacaksınn...






TEYZEN....

Öyle bir teyzedir ki senin kıkırdağın zamanlarda yanındaki çoğunlukla o olacak sanırım.
Şimdiden sana kıyamamasından ama sakınan göze çöp batar misali,habire karnıma çarpmasından biraz müzdaripim olsamda
Seni çok seven,en güzel oyuncakları,kozmetik depolarını,bebiş yeniliklerini senin için takip eden güzel teyzendir o senin.
Kalbi tertemizdir..
O benim canımdan bir izdir.





İşte benim bal oğlum,canoğlum kuzummm...



Hayat yalnız yaşamak için çok uzun , paylaşarak çoğalarak yaşamak için de çok kısadır.



Sevdiklerin ve sevildiklerin ki bunların başında daima en önce işte bu minik ailen gelir yanında olduğu müddetçe yaşamaktan keyif,hayattan haz alırsın....



Benden sadece tanıtması ,onları tanıdıkça müptelaları olmak sana kalsın....



ANNEN...






19 Ekim 2009 Pazartesi

Babba.....




Yaklaşıp gözbebeklerine bakınca hayat pespembe öylece...
Uzaklaştıkça suretinden aydınlığı her yerde...

Huzur ,güven hemen göğüs kafesinin,
Merhamet avuç içlerinin,
Umut kipriklerinin üzerinde ....
Ve şimdi ise nabzının bir eşi benim içimde...

Daha dün akşam anlatırken seni sana ,uykuya daldım,sen herşeyi fazlası ile biliyorsun...
Yüreğimden sana giden yolda ki hayranlıklarımı, kimsenin koparamayacağı bağlarımı,nefesinde sesinde bazen senin içinde bu dünyadan saklandığımı ve dahasını sen çok iyi biliyorsun....

Hayatın çok büyük bir kısmını öğrettin bana..
Baştan başa boyadın en güzel renkleri seçerek bu ömrü...
Söylenecek çok şey var ve kendimi durduramıyorum,

Ama dahasını oğluma sakladım,bu onun sayfaları ve ben bugün yine içimden taşan bir girişle başladığım şu kelamı ona seni anlatarak devam ettiriyorum.



Meleğime;


Başlayalım mı? En can alıcı noktasından...
Senin hayatın hep en güzel taraflarına tutunmayı seven baban;
İş futbola gelince tam bir Galatasaray taraftarıdır.

Sanırım sana yaşadığın müddetçe mantık aramaksızın dayatacağı tek şey seninde onunla bu konuda aynı tarafta olacağındır....☻




Spor...Hayat...Nefes almak demek onun için....

yakalamak, yüzerek maviyi keşfetmek, beyazı kayarak eritmek, kısaca adrenalini damarlarında hissetmek yaşama hevesidir.

Ona göre hırs; hayat sahasında insanları üzerek maddiyat kazanmak değil, sporun güzelliği ile mücadele ederek,insan kazanmaktır.

☻iHi iHi...☻
Şimdiden kikirdemelerini duyabiliyorum ve sen dünyaya geldikten sonra babanın sana münhasır komiklikleri ile de daha da keyifleneceğiz biliyorum.

Beni temessüm ettirendir olmadık anda baban,hayatın gülen yanıdır.



Play Station....
Sony nin evlerden ırak gözlerden uzak olması gereken tek teknoloji ürünü....

Hastasıyız 31 yaşımıza binayen....

Neyseki 4 yıldır evimize giriş izni zannımca verilmeyen ama rakip farketmeksizin minicik veletlerle bile oynanabilen bir tutku playstation yada baban için adı ile FIFA FA Cup....




Bu resimde ne deme....
Yemek mevzumuz...Anlamı keyif mevzumuz...

Mekanlar keşfetmek,lezzetli sohbetler leziz yemeklerle donatmak anları...

İşte babanın gurme yanları....

İşimi ne kadar zorlaştırsa da evde bu bilmişliği, çok keyifli muhabbetler ve lezzetler yaşamışımdır.


Sırf bunun için katlanılır.






Bizim için ailemizin üçüncü üyesiydi senden önce...Alınırdı yazmadan edemedim....

Bir araba ile de duygusal bağ kurulabilir mi? oluyormuş görüyorum.

Sanırım evlediğimiz günden buyana babanla onun gözleri önünde biriktirdiğimiz hatıralardan olsa gerek diyorum...
Babanın çok kıymetlisidir arabası,gözü gibi bakar.


Senin anahtarı alıp kaçacağın günleri gülerek hayal ediyorum.☻







Öyle çok resim varki aralarından bir seçim yapamadım.

Babanın gözlerinde yeğenlerini,bir tanecik kızlarına olan sevgisini en iyi bu resimde yakaladım.

Seni dört gözle bekleyen arada sana karnımdan öpücükler gönderen minik yürekler bunlar.

Dayılarının bir taneleri...

Çok fazla hayal birikti bu resimde seni de ekleyerek yapılacaklar için....

Baban için de yaşam pınarıdırlar senin bu şirine yeğenlerin....









Ve romantiktir senin baban....

Bir sabah kapı zili ile balkon kapısına çıktığımda Yerlere Seni Çok Seviyorum yazacak,

7 aylık hamile eşine alelade bir Çarşamba akşamı mumlarla süslü güzel bir masa hazırlayıp o hali ile bile ona hayatında gördüğü en güzel şey olduğunu anlatacak kadar romantik....



Ve dahası benim güzel oğlum....

Bunlar yalnızca gerçekten yazınca benim gözüme bile iyice mübalağa yapmışız gibi görünen ama aslen bu koca dağın görünen sadece küçük bir tarafıdır.

Olumsuz halleri yokmudur hiç, kızdıran huyları,keyifsiz yanları....

Elbette...

Ama baban öğretmiştir bize; hayat yalnızca yaşanan güzel anlardan ibarettir.
Bundan başkası hediye verilen ömre bir hakarettir.

Biz onunla kötülükten bile iyilik çıkarmayı,tatlı yapılan kavgayı,hak vermeyi,haksızda olmayı çözmüşüzdür.


O yüzden güzel bir insandır.
Yüreği büyükruhu adam gibi adamdır.

Dürüstü bilir,anlamlı olan herşey değer verir,sever,düşündürür,sevdirir.

Ondan bir ruh bir beden taşımak bana ONUR verir.



Sizi çok seviyorum....

ANNEN...