Blog Listem

11 Şubat 2011 Cuma

Annemi İstiyorum...(Bir Sloganın yolculuğu)

Şimdiki yüzyılda bu tuhaf endüstrinin tekelinde,çalışma yaşamında yok sayılmış annelerin minik meleklerinin dudaklarındaki en tanıdık talep bu...

Annemi İstiyorum.


Bu bir kampanya sloganı idi diğer taraftan...En masumane ve bence en hayır denmesi güç çocuksu bir isteği dile getiriyordu.


Amaç ise cidden dediğim gibi çalışma hayatında hiçbir ayrıcalığı sahip olamayan,çoğu zaman yasal haklarına bile ulaşamayan annelerin erken doğum yapmaları durumunda zaten 16 hafta gibi biyolojik olarak çok yetersiz bir zaman diliminin doğum öncesine kalan 8 haftasından faydalanamamaları üzerine başlamış yegane güzel bir amaca hizmet eden eylemin adı...


Anneyiz.biz ve Hürriyet gazetesi yazarı 37 yaşında 3 çocuk annesi Pınar Reyhan Özyiğit in başlatmış olduğu bir kampanyaydı.


Ve amacına ulaştı.Yasa Meclisten geçti.


Artık bundan böyle dünyaya erken gelmek istemiş bakımı daha fazla sorumluluk isteyen ve annelerine son derece muhtaç prematüre bebekler çalışıyor olan anneleri ile 8 hafta daha fazla birlikte olabilecek.


Düşününce 8 hafta nedirki dedirten bu durum bir minik yürek ve annesi için o kadar önemli ki...

Bir saniye veya bir an bile o kadar değerliki...


Özelliklede anne karnında olması gereken süreyi dünyada geçirmek istemiş daha minik avuçlar için...


Burada çalışan bir anne olarak bazı şeylerinde altını çizmek, olumsuzlukların üzerinden geçmek gerekiyor.


Çünkü sabah kendi hayatının varlığına da sahip çıkarak meleğini bir başkasının bakımına emanet edip evinden ayrılan,
çocuğu ile akşam geçireceği fazladan 5 dk için bile kendini şanslı sayan
ve
aynı zamanda o evde hem bir ev kadını hemde bir eş olmaya çalışan annelerin iş yaşamında bazı yasal hakları olması veya var olan haklarına sahip çıkmaları gerekiyor.



Zaten bebeği ile doğduktan sonra maksimum 13 hafta yani 3 ay birlikte olabilen anneleri;
henüz sütten kesilmemiş dünyayı annesinin göğsü ve kolları arasında kalan güven üçgeninden ibaret zanneden bir bebeği bu kadar muhtaç bir halde bırakmanın zorluğu,
buzluk sütlerine mahkum etmenin vicdani yorgunluğu epey hırpalıyorken
birde fazladan hakkı olan izni alamama sıkıntısı,işe başladıktan sonra ilk 1 yıl 1,5 saatlik süt iznini kullanamama durumu ile epey sıkıntı bekliyor.
*Yasal olarak bizim annelerimiz de Avrupa standartlarında 2 yıl istekleri doğrultusunda ücretsiz izin alabilmeli,
*Sık sık olmasa dediğimiz hastalıklarıyla cebelleşen çocuklarının yanında olabilmeleri için biraz izin ayrıcalığı olabilmeli,
*İlk yıl çalışıyorsa 1,5 saat süt iznini haftalık toplu veya günlük halde kullanabilmeli...
*Ve en önemlisi en çok 3 yaşına getirene kadar sürecek bu durumda iş yerleri çalışan anne potansiyellerini doğru kontrol edebilmeli,bu zihniyeti devlet kontrolü oturtabilmeli....
Bir kampanya bir dünya iş başarıyor...
Umarım daha nice gerekli maddenin yanına böyle kampanyalarla tik koyabiliriz...
Annemi istiyorum demeden anneleri ile olabilsin çocuklarımız,sağlıklı olsun yarınlarımız diye...
Ebru












10 Şubat 2011 Perşembe

Sahipsiz Oyuncak Oyuncaksız Çocuk kalmasın...

Bu muazzam yardım kampanyasını blog damlarının birinden diğerine keyifle atlarken Nehircce nin bloğunda yakaladım...
Pendik Belediyesinin kırıkta olabilen onlar tarafında tamir edilecek oyuncaklarınızı alıp Anadolu illerine bizzat ulaştırma çalışması...
Keşke hayatta herkes bu kafada ,böyle pozitif yaratıcılıkta olsa da dünya daha yaşanılır haller alsa...
Hani anneler bilirler ya bizim evlerde bir oyuncak mahzeni vardır ve bir oyuncak daha eklense adım atması zordur.
Artık meleklerimizin ilgilerinin dağıldığı, tamir edilebilecek gibi ama tamir etmeye fırsatınız olamayan cinsten olanları doldurun birer koliye,poşete dosdoğru Pendik Belediyesine...
Anadoludaki kardeşlere...
Oyun oynamak hakkı olan tüm miniklere...
Ebru

7 Şubat 2011 Pazartesi

Nice Yıllara Pelin Abbaciii....28.01.2011

Ne kadar hızlı büyüyor minikler...
Yaşarken çoğu zaman ne zaman şu yaşa bu yaşa gelecek diye düşünsek bile; öyle bir an geliyor ki daha dün minicik elleri ile dünyayı kavramayı çalışan o melekler,şimdi kocaman yürekleri ile yeri geliyor bize bile yol gösteriyorlar.


Ben aşağı yukarı Pelin in yaşlarında iken müptelasıydım işte o tatlı bebeğin...
Teyzemler civar meskenler arasında her zaman önceliği en çok olandı...
Büyüdü o güzeller güzeli kız ve şimdi oturup herşeyden konuşabildiğim,Rüzgar ın bir taneciK Peli Abbacisi 12 yaşında kocaman bir genç kız oldu.




Annesinin hazırladığı leziz mamalar ve bu yıl ailesine ayırdığı doğum günü ile Pelin in doğumunun 12. yılını her birimiz geçmişi kendi içimizde yad ederek kutladık.



Sanırım çocukların süratli büyüşleri bize zamanın inceliklerini ve üstümüzdeki etkisini daha izahlı anlatıyor.
Bugün Pelinin küçüklüğünü hatırlayan benim yerimi,Rüzgar'ı deli gibi seven o minik bebeğin 12 yaşındaki hali alıyor.


Ve Rüzgarda karışıyor artık sürüye.
O yanlarında olmaktan bayıldığı minik suratlar ordusunun yanında sevinç çığlıkları ile doğum günü kutluyor.


Kuduruyor,kudurtuyor bir dakika yerinde duramıyor.


Pelin ablasına;ondan daha önce açmaya bayağı istekli bir şekilde hediyelerini veriyor.



&



Paylaşmanın mükafatını alıyor :)



Ve işte kamera önünde görünün küçücük kısmı ile bizim güzel ailemiz çocuklarımızın varlıklarına ve sağlıklarına şükürler ederek bir doğum gününü de böyle kutluyor.
Ama tabi tüm güzellikler gibi bu da bir ekip çalışması :)
Seni çok seviyoruz Pelin...
Sağlıklı mutlu,dileklerinin gerçeklikleri ile dolu nice yaşlara...
Başköylü AİLESİ