Blog Listem

19 Temmuz 2011 Salı

Yoktan Var Olmak ,18 ay






Lisede Fen Bölümü okuduğum 3 sene dışında rakamların peşinde bu kadar çok koşmamıştım. Taki anne olduğum o gün,önce saati,sonra günü,haftayı ve ayları sayana kadar.


Önce 20 günlük oldu,sonra 40 ı çıktı,daha sonra 6 ayı doldu,aaa! 1 yaşına girdi ve nihayette nedense kendime bebekliğinin bitişini bellediğim 18.ayına geldi.


Okunan kitaplarda, eğitim felsefelerinde, pedegoji anlayışlarının bir çoğunda artık bebeklikten uzak kabiliyetler beklenen, bu duruma uygun aktiviteler ekleyebildiğim,oturup sohbet edebildiğim,seni sen olarak boylu boyunca görebildiğim bir zamana vurdu minik ömrün.


Şimdi cidden karşımda 2.yaşına hazırlanan,günden güne donanımlanan,kimi gün atmaca kimi gün papağan,şaşırtma abidesi bir yaratık var.


Üsteliyor,bekliyor,alıyor,onaylanmak istiyor,sevdiğini,ilgilendiklerini,öğrendiklerini belli ediyor tekrar ediyor...


Her yeni gün bir başka pencereden kafasını uzatmış tanımaya değil tanımlamaya çalışıyor artık.







Artık evde arkadaş olmaya çalışıyor bana, sofra kurmamıza, tamir yapmamıza, arabamızı yıkamamıza, ve müsade edildikçe ben olduğunu gösterebildiği her yeni şeye yardım ediyor devminik aklı sıra...


Az evvelinde 18 in, ikili cümleler kurmaya başlamışken bitirdiğimiz şu ara; öznesi yüklemi ile cümleler kuruyor.


İstekleri var, istemedikleri, öğrenmek isteyip öğretmemizi bekledikleri, olmadık bir anda kaydedip sonradan çıkarıp cebinden yüzümüze üflediği kelimeri var ....


Oysa rakamsal takviminde belki bir kaç zaman önce ayakları vücudunu bile kaldıramıyor,renkli olmayan hiçbirşeye aldıramıyorken.


Paylaşmanın,yaşamanın, suyun, hayvanın, yağmurda ıslanmanın ve bin türlü onun fikrine heyecan veren olayın rengi ile karşılaşıyor.



Okumak istiyor bol bol, kitaplarını seviyor en çok, sonra erkeksi taşıtlarını, odasının duvarlarını kalemleri ile boyamayı ve fark yaratmaya çalıştığı herşeyin farkedilmesine bayılıyor şimdilerde.




Gözlerinde onaylanmak için muazzam bir çaba var,benliği onu çekip ben olması için sarmalamış durumda.




Dalından dut yediğinde, hele de kendi uzanıp dut dalı terkeylediğinde seviniyor bir sürü, hiçbirşeye kötülük konduramıyor.




Dişisini onun küçük ellerinden kollayan erkek maymunun kafesinden kafasına yaptığı darbe için dönüp "sevdi!" diyor bize....



Enerjisini takıp koluna olmadık maceralara çıkıyor, yüksekler, tırmanmalar, toplar kendince yaptığı sporlar ve kendine verdiği "koş! zıpla!" gibi komutlarla mutlu mesut yaşıyorlar.



Biz mi?Biz se her korumacı aile gibi çemberin dışında kalmaya çalışsakta tecrübelerimizle aşikar en azından şimdilik o anlarda en fazla 2 metre uzağında durabiliyoruz.






Yüreği sevgi dolu,kalbi bereket...



Vermeye vermeye ve hep vermeye meyilli, ilk kez gördüğü abisinin omzuna attığı eli çoşku ile karşılayıp heyacanla biriktirdiği kelimelerle ona kendini anlatacak,



illa ki bir yerlerde bir kardeş bulacak,kendisine göz kırpan bir ablanın kucağına kurulup oturacak oturduğu yerden bana el sallayacak kadar...



Bu cesaret ,bu girişken ruh, bu dört yanını sarmış keyif sadece ve sadece seninle olmasının hep hayalini kurduğum,



yoksa geriye kalan dünyevi eklentilerin hepsi bana göre tamamı ile kurgudan ibaret bir hikaye...



İçinde senin kontrolünde bulunan bir yaşama bağlılık, sevgi,özgürlük ve cesaret dürtüsü seni hayatının son anına dek zaten hem mutlu hem başarılı kılacaktır bunu biliyorum.



Paylaşmalarımızsa seyreldi tüm bunların yanında, mesele senin olan veya olduğunu varsaydın birşeye denk geldiğinde istisnasız tavrını koyuyorsun artık,



Sahiplenmeye başladım kendimi,kendimin olmasını istediğimi hayatımı dercesine almak isteyene Benim ! diye söyleniyorsun, 4 yaşına kadar yaklaşık böyle sürecek bir rutin bu,buda büyümenin doğası gereği...






Ben ve baban mı?



Güzel gözlerinden,gülen yüzlerinden,çeşit çeşit hallerinden lıkır lıkır keyif içtiğimiz dakikaların keyfini sürüyoruz.



Çok yol katettik ananenin yardımı ile, çok ayrı, ama çokta güzel günler geçirdik 1,5 yaşına kadar biliyoruz,



Sana hayatı en güzel tarafından tanıtmak ve sana sevgi ile doygun bir yuva yaratmak için çalışıyoruz işte elimizden geldiğince,



çünkü hayata tutunmak aslında güzel anlara sarılıp öylece yaşamak değil, olmadık şeyler yaşadığında içindeki güzelliklere el değdirtmeden oluruna bırakmak gerektiğinde..



Bunlarıda öğreneceksin balığım...



Ama yeri ve zamanı geldiğinde...



Çok seviyoruz,elimizde olan olmayan hepsi bu...



Öpücükler o yoktan var olmaya çalışan masum yüreğine...



Annen...





(Bu ara hep yazmak istediğim şu ki kendi bloguma yorum bırakamıyorum,ne kusur ettim ben bu blogspota bilen biri varsa ebaskoylu@gmail.com a mail atabilir, yorum adı üstünde sohbetteymiş havası veriyor ya hani bayılıyorum,ellerinize sağlık)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder