kapıları camları sımsıkı kapalı bir evin içinde olmak gibidir .Işığın siliciliği biter ve karanlıkta hiç görmediklerimiz belirmeye başlar.
Ilık ve güzel bir esinti gibi doldu sofralarımıza, gönüllerimize fedakar verici çiçekler açtırdı, mazlum da, aç ta ,muhtaç ta birer birer döküldü gözümüzün önüne,
lakin nefsimiz bizi doyurmakla meşgulken göresimiz gelmiyordu hiçbirini...
Sıcak, olacak olmayacak diye başlayıp bulmuşken bugünü ve şükürlerin sonunun bir bayramla buluşmasına sayılı günler kala iftarları ve sahurları hazmediyorum son demine kadar.
Yemekten önce sofraların bereketi, birlikte olmanın hikmeti, gönülün ferahlığı, aklın rahatlığını, sahurda alacakaranlığın güneşi müjdeleyen heyecanlarını,bol bol zikreden elleri seyirle zevkediyorum.
Kalbim aklım bir küçük çocuğun gözünün bebeğine dolmaya başlayacak yaşın ışıltısını görebilecek kadar hassas, ruhum yokluğun aslında ne büyük faziletler getirdiğini izah edercesine mağrur...
Kalbim aklım bir küçük çocuğun gözünün bebeğine dolmaya başlayacak yaşın ışıltısını görebilecek kadar hassas, ruhum yokluğun aslında ne büyük faziletler getirdiğini izah edercesine mağrur...
Gitmesini hiç istemediğim,her gidişinin ardından sanki hayatın ışıltılarını kaybetmişim gibi hissettiğim ruhumun avucumun içinde tuttuğum nadide bir zaman Ramazan...


sabahları yeni ile temizle donanılan ,sevindirmelere gidilen,
hep gittiğimiz evlerin daha şen,lokmaların daha tatlı, ikramların daha bol olduğu o bayram...


Çocukların ellerinde şeker,kollarında umuttan çiçekler, gözlerinde sevdikleri ile sevdikleri gibi olmanın verdiği fer...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder