Blog Listem

22 Mart 2011 Salı

Amazonlarda Annelik!

Şimdilerde biraz takık olduğum bir durum varki,amazonlarda annelik olgusu...



Satır aralarıdan alıntılara aktarılmış anlık değerlendirmeler,içselleştirmeden tatbik edilen literatür kokulu analık ahvalleri....

Neden mi böyle düşündüm?

Dışarıya her adımımı atışımda şimdilerde daha fazla dikkatimi çeken anne-çocuklar,internette bulduğum paylaşımlar,bloglar,alıntılar her kefeden bir kaç tane çıkacak şekilde ispatlıyor tezimi....




Kendilerini dışarıdan görmek istedikleri annelik kıyafetini giydirip çocuklarının üzerine binmiş giden anne ordusu...

Derin ve keskin biraz dimi ibareler,can yakıcı ama gerekli ...





Her konuda hassaslaşmaya çalışan,beyni bu karmaşık teori uygulamaları ile karışan,doğallığın bayağı bir kısmını kaybetmesine ramak bırakmış annelik ritüelleri...


Sık kımıldayan dudakları ile haldır haldır kendi kendinin etkisi altında kalmış,yaptıklarının doğruluğuna tehlikeli seviyede inanmış,savları olan ve bir adım geride balığı bomboş ve sessiz gözlerle size bakan annelik manzarası...


Hamilelikte durum beslenme ve dışarıdan uyaran etmenlerle asgari seviyede müdehale ile gayet relax geçtiği, doğumdan sonra Rüzgarla ruhum kış günlerinde evde yalnızca Rüzgar kokusu ve ruhum ile bütünleştiği için çok fazla araştırmatik olmamıştım...




Taki yardım almaya gereksinim duyduğum psikometrik çerçeveler oluşana kadar...3.aydan sonra sonra alınası uyaranlar,gelişimi ile ilgili detaylar oluşmaya başlayana dek biz onunla kendi mabedimizde huzurla yaşamıştık...




Ama şimdi 15 aylıkken bir bakıyorumki içim bir faydasızlık küpü gibi her cümleme yanıt gönderecek envayi çeşit bölük börçük çıkarımla dolu,hiç biri diğerine el uzatamayan fazla mantıklı,fazla da mantıksız kaide...Kendimi,anneliğimi içinden bazen zor çıkarırcasına disiplinsel...


Bunu böyle vermek iyi değil bununla vermek gerek,zihni siniri için şöyle bir materyal sunmak gerek,bilmem ne sebepten şundan uzak tutmak gerek,böyle gidek böyle gelek şeklinde...



Çerçeve çerçeve çerçeve !

Yahu nedir bu çocuklarla alıp veremediğimiz bizim?

Bugün dünyayı yöneten milyonlarca zeka timsali beyin tüm bunların stresi altında mı büyüdü,bir yüzyıl önce tarlada doğumunu yapıp çapaya devam eden ninem demirlemi folik asitlemi çocuğunu büyüttü?Bilmem ne kapitalist koleji avrupai bir eğitim sistemi getirdi de babalarımız dershaneler de mi pazar sabahını eritti...


Evet belki şimdilerde çocuklar insan doğasına aykırı bir şekilde betonarmelerin içine hapis kendi enerjisi ile savaşıyor, renkleri orada burada bilmem ne merkezindeki top havuzunda öğreniyor, park hepsinin bilinaçtı kaçışı, kısacası daha stresli hayatları evet! ama buna bizimde mübalağalarımızla katkımız niye olsun ki?



Bugün anadolunun bir köyünde özendirici tebessümüyle ünlü bir fotoğrafçının karesine takılan güneş yüzlü çocuk çamurla kıyafetini kirletip, bazen ayakkabısız sınırı olmayan bir tarlada koşuyor,başak sarısı ile karpuz kırmızısını biliyor, kiremit taşı ile evin duvarına,ceviz kabuğunun boyayacağı avuçlarıne şekiller çiziyorken ,oyun için alan büyük etki az,hafıza sınırsız ve dolayısı ile hergün yeni bir oyun yaratıyorken bizim 21.yüzyıl anneleri düzeni neden araştırmaların sonuçları ile kırmaya çalışıyor?

Omega da arıyoruz zihninin gelişkinliğini,internetteki gelişim tablosunun hangi hanesinde meraklanıyoruz,hangi ...kolog ne demiş doğru sanıyoruz,soluk bakan ifadesinin,geç tepkisinin sebebini müdavimi doktorlarında arıyoruz.


Fikrimdir ki biraz asılmayı kesmek gerek,çağ ne getirmiştir yeni ve getirdiği ne kadar faydalıdır bir ölçüp tatmak gerek,onu birazcık kendi halinde arzularının şehvetini yaşamaya belki en zararlı şeyin tadına bakması için fırsat yaratmak gerek...




Nicedir yüreği sıkışıyorken metropol insanlarının, kaçış sendromu diye bir hastalık türemişken 95 senedinden sonra, büyük binalardan gökyüzü görünmüyorken biraz eğilip femur kemiğimizin bir yerlerine tutunup hayatı anlat diyen meleklere yaşamak isteyecekleri hayatı anlatmak gerek...




Yemek istemediği ile istediğini seçmesine, parkta kayıp kuma düşmesine,kumda oynayıp harfiyat çuvalına dönmesine,elinizden fırlayabilecek yerde koşup gitmesine,belki kafeden sizle bir kahve seçmesine,sokak köpeğini öpmesine,kendi hayatını koynuna alıp yatmasına müsade etmek gerek...



En çok bunlar için savaşmak çabalamak,konuşmak gerek!


Amazonlarda değil şehirlerin tam ortasındayız çünki...

Şimdi buna alıntı ekleyecek çokşey var da, ben yine Halil Cibran ın daha önce yayınladığım şiirinin birkaç mısrası ile kapatayım,Lakin az yukarıda Osho benim demek istediğimi bilimselleştiyor sanırım...




Çuvaldızı kendimize batırabilmemiz ümidi ile...


Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil.

Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır.

Bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarını değil.

Çünkü ruhlar yarındadır,

Siz ise yarını düşlerinizde bile göremezsiniz.

Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama sakın onları

Kendiniz gibi olmaya zorlamayın.



'Çocuklar' şiiri alıntı Halil Cibran




Ebru

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder